Limon Çiçeği Kitapları

Sunday, November 19, 2006

12- Aşka Şeytan Karışır

Hande Altaylı'nın kaleme aldığı kitap tamamen tesadüflerle elime geçti. Cuma günü iş arkadaşlarım, haftasonu Bursa'ya gideceğim için iyi yolculuklar dilerken, birden kitap oku deyip elime tutuşturdular. İyi de yaptılar.

Bir kadının aşk hayatından bir kesiti anlatıyor. Ama benim ve çevremdekilerin alışık olduğu türden bir ilişki değil. Aslında ilişki demekde pek hafif kalıyor, ilişkiler yumağı. Bir zaman sonra aşka inancınız bile sallanıyor. Bir çırpıda, güneşli bir Bursa haftasonunda okuyup bitirdiğim kitap, sonunda öyle bir küfür sallamama neden oldu. Bu kadar da olmaz deyip, omuz silkip, ben yine aşk hayallerine daldım :)

Aldığım notlar :
"Aşkın sadece küçücük bir umuda ihtiyacı vardı. O umut olduktan sonra, insan sonsuzadek bekleyebilirdi."

"Aşık bir insanı aklıselime davet etmenin ne kadar beyhude olduğunu biliyordu. Jülide'nin dediği gibi, aşk şeytanın kemendiydi. İnsanıkıskıvrak yakalar, elini kolunu bağlar, her türlü deliliği yaptırırdı. Bir kez bu kemete yakalananı, ne ahlak, ne gurur, ne de mantık yola getirebilirdi. "

"Artık acı çekmenin inceliklerini öğrenmişti, direnmenin nafile olduğunu biliyordu. Buyur edeceksin, teslim olacaksın, paşa paşa çekeceksin çekeceğini. kural buydu. Zihninin, anılarının, en fenası da hayal gücünün sana işkence etmesine izin vereceksin. Dibe vurunca gerekiyorsa, küüt diye vuracaksın, payına beş bin gözyaşı düşüyorsa dökeceksin. Nasıl olsa sonsuza kadar sürmüyor ki, illa ki azalıp gidiyordu"


"Ben kendi çektiğim acıları biliyorum, kendi uzun gecelerimi, kendi korkularımı, kendi kuruntularımı, kendi şüphelerimi ... Ağladığım kadarını, anladığım kadarını biliyorum. Kendimi biliyorum bir tek. Peki yao, onun yaşadıkları ? Baksana ben yıllarca onun yasını tutmuş, ruhumda milyonlarca gedik açmış, travmalardan tarvma beğenmişken, o gelmiş, acaba bana hiç aşık oldu mu, diye soruyor. Belki onun da geçmiyordu geceleri, belki onun da kalbi bin delikten kanıyordu, ne malum belki o da aşkın zehirli oklarından kurtulmak için çırpınıp duruyordu ?"


Limon Çiçeği

Wednesday, November 01, 2006

11 - İnancın En Güzel Tarihi

Evet sıra inanç meselesine geldi. Kitap İş bankası kültür yayınlarından çıkma. Takip edeceğiniz üzere serinin devamı. Okunması kesinlikle tavsiye edilen kitaplardan biri. İnsanların tanır arayışlarından başlayıp çok tanrılı dinlerden nasıl tek tanrılı dinlere geçtiklerini, tek tanrılı dinlerin aynı özü insanlara nasıl farklı farklı verdiklerini çok akıcı bir şekilde anlatıyor. Kitap yahudulik ve hiristiyanlık ağırlıklı yazılmış ve islamiyete değinilmemiş. Aslında içerik olarak pek farklı olmadıklarını kitabı okurken öğreniyorsunuz. Mesela ibranicenin ünsüzlerden oluşan bir dil olduğunu ben bu kitapdan öğrendim. Alıntılarım ise şöyle :
"Herkesin Tanrısı kendinedir"
"Yahudilik bir iman dini değil, eylem ve eylemler dinidir. İnsanı Tanrı'ya eylem bağlar"
"İbrahim'e gelen vahiy : "Ülkenden, vatanından, babanın evinden çık, git ..."" buyruğundan söz ederken, bunun ne derece bir kökten kopuş sözü olduğunu vurgulamıştım.Pagan olmak yerleşmek, bir yere çakılmak, toprağın güvencesi üzerine konmaktır. Göçebe ise aksine, her an odunu ocağı terk edip yole koyulmaya hazırdır. İbrahim gibi o da sahip olduğu varlık ile yetinmez, yerleşik hayattan ve onun sağladığı güvenlikten vazgeçebilir."
" .. concept anlamda Tanrı'nın kendisi bizi ilgilendirmez. İyiliğin ve özgürleşmenin Tanrı'sı bizim için önemlidir"
" Elbette hikayede İbrahim'in, Tanrı'dan öyle emir aldığı için, yani en yüce bir söz veya değer uğruna, oğlunu kurban etmesi gerektiği söyleniyor. Ama son anda, kendisi bağladığı biricik oğlu İshak'ı bıçkla tam keseceği sırada, Tanrı'nın meleği onu durdurur. Bu durdurmanın -ki aynı zamanda bir "karar"dır- anlamı açıktır: Sen artık çevrende herkesin yaptığı gibi yapmayacaksın, sadece kendi oğlunu deil, hiçbir insan oğlunu öldürmeyecek veya kurban etmeyeceksin. Şöyle diyebilirim İbrahim'in gerçekleştirdiği devrim, Tanrı'nın sözüne karşı bile olsa, "ötekine" saygıyı gündeme getirmesidir. Tanrı simgesini ya da değerini bir insanlık değerine, insanlar için bir değere, yani en geniş ve en derin anlamı ile bir adalete dönüştürmektir."

10 - İş Hayatında Motivasyon

Üzeyir Garip kitaplığı serisinin 4. kitabı. Kitap genel olarak bilinenler ile bilinenlerin uygulanmasının ne kadar önemli olduğunu vurgulayarak başlıyor. Motivasyonun sadece maddi gelir ile sağlanamadığını da örnekler ile anlatmış. Benim de iş hayatında yaşadığım pek çok ana cümle kurmuş. Mesela :
"Eğitilmiş, deneyimli ve yeteenekli kişiler hızlı terfi beklerler. Maddi ve manevi gelişme beklerler. Bu insanları uzun süre aynı işte çalıştırmak oldukça güçtür. Verilen işi geliştirip kendileri de o işe tam uyum sağladıkları anda tatminsizlikle karşılaşırlar. İşleri onlara basit gelmeye başlar. Meydan okuyucu nitelikte yeni işler peşinde koşmak isterler. Çoğu kez yeni bir işin yeni meydan okuyucu olması, ilginç olması, hoşlarına gitmesi veya unvanı yönünden daha itibarlı olması maddi gelirin de önüne geçer"
İş hayatında önemli olacak bir başka söz ise "Şuyuu vukuundan beterdir" diyerek vurguluyor. Bunun gibi pek çok durumum analizi mevcut. İş çevresindeki insaları ve kendi pozisyonunuzu analiz etmek için oldukçe verimli bir kitap.

Limon Çiçeği